Görüş Bildir

Başörtü Haberleri

Başörtü ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Başörtü ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

BBC Türkçe'den Açıklama: 'Haberimizin Arkasındayız'
BBC Türkçe editörü Murat Nişancıoğlu, Soma'da AKP'ye tepki gösteren madenci yakını kadınlarla ilgili haberin 'tezgah' olduğu iddialarıyla ilgili Twitter'dan açıklama yaptı. Nişancıoğlu, 'BBC Türkçe, muhabirinin ve haberinin arkasındadır' dedi. BBC Türkçe'de 15 Mayıs tarihinde yayınlanan ve Soma'da ölen işçilerin ailelerinin AK Parti'ye yönelik tepkilerin yer aldığı 'AKP işten atma tehdidiyle oy topladı' başlıklı haberle ilgili bazı medya organlarında iddialar yer almıştı. Görüntülerde konuşan kadınların Gezi eylemcisi olduğu ve başörtü takılarak AK Parti karşıtı olarak konuşturulduğu iddia edilmiş, BBC Türkçe, haberi yapan Muhabir Rengin Arslan ve videoda konuşan madenci eşleri aleyhine kampanya başlatılmıştı. BBC Türkçe Editörü Murat Nişancıoğlu Twitter'dan iddialara açıklık getirdi. Nişancıoğlu'nun açıklaması şöyle: 'Dün bazı yükümlülüklerim olduğu için pek ortalıkta değildim. Fakat şimdi çok geç olsa da bazı şeyleri söylemek ve süren bir saçmalığa son vermek gerekiyor. Dün bazı medya organlarında BBC Türkçe'ye ve muhabiri Rengin Arslan'a saldıran yazılar çıktı. Bu çirkin suçlamalar bir ihtimal bu gün de sürebilir. İddiaların tümü asılsızdır. BBC Türkçe Rengin Arslan'ın haberinin tümüyle arkasındadır. Soma'da AKP'yi eleştiren görüşler dile getiren kadın bir madenci eşidir. Asılsız saldırıda bulunan bu medya ölçüyü o derece kaçırmıştır ki, bizim kendisini ölen bir işçinin eşi olarak sunduğumuzu da uydurmuştur. Rengin Arslan'ın haberinde bunu söyleyen tek bir kelime yoktur. Görüntüde konuşan kadın kocası sağ olan bir işçi eşidir. Kimliği de sonradan teyid edilmiştir. BBC Türkçe'ye ve Rengin Arslan'a ve tabii videoda görünen kadına karşı başlatılan böylesine çirkin seviyesiz ve yalana dayalı saldırılarla ilgili daha ayrıntılı açıklamayı bilahere yapacağım.' CNN Türk
'Alevi Vatandaşlarımızı Sağdan  Soldan Toplayıp Soma'ya Götürdüler'
Partisinin grup toplantısında BDP'ye çağrıda bulunan Erdoğan 'Bu annelerin yavrularını gidip alın bakalım. Adreslerini gayet iyi biliyorsunuz' dedi. Partisinin haftalık grup toplantısında partililere seslenen Başbakan Erdoğan, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü kazanan Nuri Bilge Ceylan'ı kutlayarak konuşmasına başladı. PARTİ GRUBUNDAN BDP'YE SESLENDİ Konuşmasında muhalefete yönelik eleştirilerde bulunan Başbakan Erdoğan, çocukları PKK tarafından kaçırılan annelerin eylemine de değindi. Bunun için BDP'ye çağrıda bulunan Erdoğan 'AK Parti grubundan önemli bir mesaj daha veriyorum. Buradan BDP'ye yeni adıyla HDP'ye çağrı yapıyorum. Ey BDP siz nerdesiniz. Zaman zaman gidip alıp geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız C planımız devreye girer. Bunu da çok açık söylüyorum' dedi. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; Fransa'dan Cannes Film Festivali'nde büyük ödülü kazanan yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan'la gurur duyduk. Telefonla arayıp kendisin kutladım. Mavi Marmara gemisainde yaralı olan ve geçtiğmiz gün şehit olan kardeşimize Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. 'İKİ MESELE DEVAMLI KAŞINDI' Okmeydanı'nda çıkan olaylarda hayatının kaybeden Kurt'un babasını aradım başsağlığı diledim. Olaylarda yaralanan polislerimizi de arayıp geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Kürt ve Alevi vatandaşlarımız üzerinden iki mesele devamlı kaşındı. Bu ülkenin asli unsur olan savaşlarda ve kuruluşumuzda yer alan Kürt kardeşlerimize bize kadar red, asimilasyon ve inkar politikaları uygulandı. 'HİÇ KONUŞTUĞUNU GÖRDÜNÜZ MÜ?' Alevi kardeşlerimizin varlıkları inkar edildi görmezden gelindi. Ağır tahrikler yapıldı. Dersim'de 100'lerce Alevi vatandaşımız katledildi binlercesi tehcire zorlandı. CHP'nin dününde bugününde Dersim'e karşı duran gördünüz mü? Şu anda ana muhalefetin genel müdürü Dersimli değil mi? Hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz çünkü o işin faili CHP... Sonu acı biten elim hadiseler yaşadık. Komplo teorilerinin kolaycılığına asla sığınmadık. Dışardan düşman arayarak içimizdeki meseleleri inkar yoluna asla gitmedik. Biz 100 yıllık meselelerin farkında olduk ve mevcut sorunların içerdeki nedenlerinin de farkında olduk. Dışardan yapılan tahrikleri provokasyonları gözardı da edemeyiz. 'KARANLIK ELLER İŞBİRLİĞİ YAPTI' Türkiye enerjisini kalkınma için seferber ettiği her dönemde ya teröre maruz kaldı ya da darbelere maruz kaldı. İçerde ve dışarda bir takım karanlık eller işbirliği yaptılar. Japonya 2. Dünya savaşında yenildiği halde nasıl dünyanın en büyük ekonomisi oldu. Avrupa'nın hemen her ülkesi çok ağır bedel ödediği halde nasıl bu noktaya geldi. Ki bunların en önemlisi Almanya. 2. Dünya Savaşı'nda taş üstünde taş kalmayacak hale gelmişti. Bugünse Avrupa'nın birincisi dünyanın da en önemli ekonomisi haline geldi. Kıbrıs haricinde fiili savaşımız yok. 100 yıldır barış içinde bir ülke olmamıza rağmen kalkınma yarışına biz neden bu kadar geç katıldık. Bu soruyu sormamız lazım. Çünkü enerjimizi hep başka yere harcadık. İçerde neredeyse 35 yıl oldu terörle mücadele eden bir Türkiye var. Çok daha enteresan. Bir başörtü meselesini bu ülke 40 yıl tartışmak zorunda bırakıldı. 40 yıl boyunca üniversite denildiğinde akla bilim değil eğitim değil özgürlük değil başörtüsü yasağı geldi. Yazık değil mi arkadaşlar? Bu ülke bunu hak ediyor mu? Bu yasağı koyanlar uygulayanlar savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi? 'CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK BAŞARILARINA İMZA ATILDI' İnsanlar anadilini öğrenirse ülke bölünür diye toplumu korkuttular. Biz engelleri kaldırdık hamdolsun bu ülke bölünmedi tam tersine daha da güçlendi. Bu yasakları savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi? Bizi millet olarak anlamsız tartışmalarla anlamsız yasaklarla sanal gündemlerle on yıllarca oyaladılar. Defalarca hatırlattım. Yine hatırlatıyorum. Mayıs ayındayız. Geçen 28 Mayıs'ta Türkiye nasıl bir konumdaydı? Tarihin en büyük ekonomik krizini Türkiye başarıyla geri bırakmış, en büyük ekonomiler daralırken yüzde 1-2 oranlarında büyürken, Türkiye yüzde 4-5 büyümüş. Halk oylaması yapılmış demokrasi güç kazanmış. 2011 de genel seçim yapılmış istikrar güç kazanmış. Çözüm sürecinde önemli aşamaya gelinmiş nevruz huzur içinde kutlanmış acı haberler gelmiyor. O günlerde batıdakilerin koşarak doğuya gidip kucaklaştıklarını görüyorduk. İşadamları yeni yatırımlara hazırlanıyordu. Önümüzde engel yoktu. İşte 2013'ün mayıs ayında cumhuriyet tarihimizin en büyük başarılarına imza atıldı. Borsa rekor kırıyor, MB rezervi 135 milyar dolara ulaşıp rekor kırıyor. 14 Mayıs'ta IMF'ye borç sıfırlanıyor. Nükleer enerji için imzalar atılıyor. 3. havalimanı için ihale yapılıyor. Böyle bir dönemde 77 milyon hep birlikte 2023 hedeflerine yürüyoruz. Ama sonra bir şey oluyor. İstanbul'da Gezi Parkı'nda başlayan eylemler. Neymiş? Ağaçlar sökülüyormuş. 12 tane ağaç bir yere nakledilecek. Bu istismar edilerek dalga dalga ülke geneline yaydılar. Düğmeye bir yerden basılıyor ülkede legal illegal örgütler işbirliği yaparak huzuru bozacak bir noktaya ulaştırıyor. O kadar hazırlıklı bir saldırı ki aynı anda huzur istikrar demokrasi ve ekonomi hedef alınıyor. Borsa geriliyor faiz yükseliyor. Yurt dışında Türkiye aleyhine kampanyalar başlıyor. Tüketmeyin ekonomi dursun çağrısı yapılıyor. Her gün sokaklarda şiddet ve vandallık. Dünyaya sanki Türkiye'nin genelinde bir terör esiyor gibi servis ediliyor. 'TEK GEREKÇELERİ 12 TANE AĞAÇ' Yandaş medyaları her türlü yalanı yazarak sosyal medyada ve yazılı görsel medyada insanları sokağa dökmek için elinden geleni yapıyor. Malum işverenler sorumsuzca açıklama yapıyor. Türkiye hem içerden hem dışardan saldırıya maruz kalıyor. O malum işverenler ve işveren örgütleri vesaire, diğer işçi örgütleri, memur örgütleri, el birliğiyle sanki bütün olayların adeta sorumlusu olarak da bizi göstermeye gayret ediyor. Ortada bişey yok. Tek gerekçeleri 12 tane ağaç. Buradan başka yere taşıyorlar. Ama hamdolsun dik durduk, sağlam durduk, eğilmedik bükülmedik ve bu saldırıları bertaraf ettik. Gezi'de sonuç alamayınca 17-25 Aralık'ta saldırdılar. Milli iradeyi hedef aldılar. 30 Mart'ta Milli irade tecelli etti ve darbe heveslilerine en güzel cevabı sandıkta verdik.   'ALMAN YÖNETİMİ TEDBİRLERİ İYİ ALMIŞTI' Şimdi yeni bir meseleyle tahrik için çaba içerisindeler. Alevi vatandaşlar üzerinden kendi hesaplarını görmek isteyenler bu konuyu elverişli bir vasıta olarak görenler yeniden harekete geçtiler. Bir süredir bunun provaları zaten yapılıyor. Bildiğiniz gibi bu haftasonu Almanya'daydık. Almanya'da aynı gün bizi oradaki toplantımızın yapıldığı o muhteşem salonun yakınından bir nehir geçiyor nehrin karşı tarafında da oradaki Alisiz Alevilere orada miting yapma izni veriyorlar. Dert? Bizim yaptığımız veya yapacağımız o toplantıyı adeta acaba nasıl sabote ederiz bunun gayreti içinde. Bütün bunlara rağmen Alman yönetimi orada tedbirlerini iyi almıştı. Gerçi aynı anda bizim toplantımızın olduğu bölgeye yakın 5 ana merkezde o gün bize karşı gruplar toplantı yaptılar. 'EN SON OKMEYDANI'NDA DENEDİLER' Alınan güvenlik önlemleri başarılı olduğu için hiçbiri arzusuna kavuşamadı. Biz de orada gerçekten Almanya'daki kardeşlerimizle muhteşem bir buluşmayı gerçekleştirdik. Türkiye'de Alevi vatandaşlarımızın kapılarına işaretler kondu. Reyhanlı'da bunu denediler, Hatay'da bunu denediler. Malatya'da denediler. 1 Mayıs olaylarında denediler. CHP milletvekilleri bizzat bu işte yer aldı. En son Okmeydanı'nda denediler. Merhumun kızkardeşini duydunuz. Ne diyor? 'Eğer siz bu eylemleri yapmasaydınız kardeşim ölmeyecekti' dedi. Vaka bu... Uğur'un GBT'sinde en ufak olumsuz bir şey yok. Sadece Cemevi'ne gidiyor. Orada maalesef böyle bir olayla karşı karşıya kalıyor. 'YUNAN YÖNETİMİ BUNLARA BİR DARBE İNDİRDİ' Biz bu bayat senaryoların dışarda yazıldığını söylediğimizde birileri bizimle istihza ediyor. Okmeydanı'ndaki eli kanlı terör örgütünün dışardan desteklenmediğini söyleyecek olan var mı? Yerli bir örgüt olduğuna inanan var mı? Nerelerden beslendiğini hepimiz biliyoruz. Biliyorsunuz DHKP-C terör örgütünün kampları Yunanistan'daydı. O kamplarda eğitim alarak Türkiye'ye girenleri gördük. En son Yunan yönetimi bunlara bir darbe indirdi. Acaba sıfırladılar mı bilmiyoruz. Kimlerin bunlara kamp verdiğini lojistik sağladığını gayet iyi biliyoruz. Başta Tunceli milletvekili olmak üzere CHP milletvekilleri o örgütün üyesi gibi çalışıyor. Türkiye milletvekili gibi değil zalim Suriye diktatörünün temsilcisi gibi davranan vekillere kimse bir şey demiyor. Hatay'da bazı CHP'lilerin vekil yakınlarının saldırıya karıştıklarını belgeleriyle ortaya koyduk. CHP Alevi vatandaşlarımızın duygularını istismar etmekten, tahrik etmekten, onlar üzerinden çatışma senaryolarını beslemekten başka bir şey yapmamıştır. Faili oldukları Dersim olaylarıyla aradan 80 yıl geçmesine rağmen yüzleşemediler. 'SORUNLAR TEK TEK ORTADAN KALKIYOR' Alevi vatandaşlarımız için duygu istismarı haricinde hiçbir şey ortaya koyamadılar. CHP sadece tahrik eder duyguları istismar eder. Biz ise 12 yılda defalarca adım attık, reform yaptık. Daha fazlasını da yapacağız. Normalleştikçe ülkemiz on yıllardır devam eden sorunlar tek tek ortadan kalkıyor. Hızır paşalar asırlar öncesinde kaldı. Başka yerlerden medet arama dönemleri de asırlar öncesinde kaldı. Kimin ne derdi varsa o bizim meselemiz. Aradan eli kanlı örgütler çekildiğinde istismarcılar çekildiğinde inanın her mesele çözülecektir. Birileri yarayı derinleştirirken biz yaralara şifa olmanın samimi mücadelesi içindeyiz. Alevi vatandaşlarımızın da bunlardan rahatsız olduğunu biliyorum. Alevi vatandaşlarımız lütfen aradaki istismarcılara prim vermesinler. 'BU DEFA SOMA'YI KARIŞTIRACAKLAR' Polisle çatışarak hiçbir meselenin çözülemeyeceğini yaranın dahi şifa bulamayacağını bilmeleri lazım. Halktan silah isteyen bir zihniyet Türkiye'nin milletin özellikle de Alevi vatandaşların iyiliğini düşünüyor olabilirler mi? Soma'da Alevi vatandaşlarımızı sağdan soldan toparlayıp Soma'ya götürüyorlar. Niye? Bu defa Somayı karıştıracaklar. Çıkmış Barolar birliğinde konuşuyor. Başbakan cam çerçevenin derdindeymiş. Sadece onu konuşmuyoruz. Ölen yaralananları da konuşuyoruz. Bilesin ki o cam çerçeveler bir bütünün parçasıdır. Fakat belki de dünyada yalanı bu adam kadar mahir kullanan bir ikinci kişiyi bulamazsınız. Ya bunun eğitimini bir yerde özel olarak aldı veya genlerinde var. Böyle birisi. AŞIK VEYSEL'İN DİZELERİYLE SESLENDİ Bizim derdimiz var. Biz 77 milyonun huzuru için çalışıyoruz. Ama bu ve benzeri kişilerin böyle bir derdi yok. Onlar terör üzerinden anarşi üzerinden kırıp dökme üzerinden rant elde etmeye çalışır. İstismarcıları elimizin tersiyle ittiğimizde yüz yüze görüştüğümüzde inanın aramızda hiçbir fark olmadığını tekrar göreceksiniz. Merhum Aşık Veysel de onu söylüyor. 'Yezit nedir, ne kızılbaş. Değil miyiz hep bir kardaş. Bizi yakar bizim ataş. Söndürmektir tek çaresi.' Bunu birlikte söndüreceğiz. Bu aziz millet hiçbir zaman Alevi -Sünni çatışmalarına prim vermedi. Tahriklere rağmen bu millet oyuna gelmedi. Sadece oyuna gelmemek yetmez. Biz yeni Burakcan'ların terörize edilen terörün içine sokulan yeni Berkinlerin, Okmeydanı'nda ölen Umutların Ayhanların ölmesine tahammül gösteremeyiz. Hacı Bektaş, 'Bir olmak iri olmak diri olmak' 77 milyon kardeş olmak için hepimiz hassasiyet göstereceğiz. Bu topraklar Hz: Peygamber Hz Ali Hz. Hasan Hüseyin sevgisiyle yoğrulmuştur. Bu topraklarda fitne filizlenemez. Allah'ın izniyle inşallah hiçbir zaman da filizlenmeyecektir. 'BURADAN BDP'YE ÇAĞRI YAPIYORUM' AK Parti grubundan önemli bir mesaj daha veriyorum. Buradan BDP'ye yeni adıyla HDP'ye çağrı yapıyorum. Diyarbakır belediyesi önünde dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan anneleri babaları yürekten selamlıyorum. 'BU ANNELERİN YAVRULARINI ALIP GELİN BAKALIM' Çocukları dağa kaçırılan anne babaların bu feryadını Türkiye ve dünya medyası görsün. Neredesin dünya medyası. Galatasaray lisesinin önünde gelip oturanları yazardınız görüntülerdiniz. Peki yavruları dağa kaçırılan bu anneleri niye görmüyorsunuz. Türkiye medyası bir kısmı.. Duyarsız kalanlar... Niye görmüyorsunuz. Ey BDP siz nerdesiniz. Zaman zaman gidip alıp geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. 'B PLANIMIZ, C PLANIMIZ DEVREYE GİRER' Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız C planımız devreye girer. Bunu da çok açık söylüyorum. 'ORADA 2 ŞEYİ BİR ARADA YAPTIK' 2004'te UETD adı altında bir sivil toplum örgütü kuruldu. Dönemin şansölyesi sayın Schroder'le hizmet binasını birlikte açmıştık. Kuruluşunun 10. yılında bir etkinlik düzenlendi. Cumartesi Köln'de bu törene katıldık. Köln Arena'da yaklaşık 20 bin vatandaşımızla bir araya geldik. Salonun dışında kalanları bu rakama dahil etmiyorum. Dışardan bunların izlenmesi olayı farklı bir hale getirecekti. Fakat dev ekran kurulmamasına rağmen içerideki heyecan coşku oluşan ambians çok çok farklıydı. Orada iki şeyi bir arada yaptık. Soma'daki kaza sebebiyle etkinlik anma merasimi şeklinde yapıldı. Okunan hatmi şerifler aşrı şerifler kasideler ilahiler, orada yine aynı şekilde hocalarımızın gerçekten çift hocamızın birlikte okuduğu ezan o arenadaki havayı farklı bir heyecana farklı bir hem orada bir sükunet suhulet ama ardından da büyük bir coşkuyu getirdi. Burada diyanet işleri başkan yardımcımız Kamil hocamız dua yaptı. Ardından Başbakan yardımcımız UETD'nin başkanı konuştu. Ardından şahsım tüm katılanlara bir hitabım oldu. 'BEDELİ NE OLURSA OLSUN GİDERİZ' Alman medyasında bazı Alman siyasetçiler nezdinde ziyaretimiz tedirginlik oluşturdu. Alman medyası provoke etmek amacıyla aleni şekilde ırkçı ifadelere başvurdu. Türkiye'deki bazı medya kuruluşlarıyla işbirliği içinde ortak dil kullanarak yapılan saldırıları umursamadık. Bazıları bize oraya gitmeyin dedi. Orada 3 milyon Türk var mı var. Dedik ki biz oraya gideriz. Bunu kimse engelleyemez. Bedeli ne olursa olsun gideriz. 'KULLANDIĞI İFADELER ÇOK ÇİRKİN' Ziyaret öncesinde sayın Merkel'le görüştük. Bölgesel meseleleri de değerlendirdik. Soma kazası nedeniyle taziyelerini iletti. Almanya'da gayet güzel şekilde görüşmelerimizi yaptık ve Köln Arena'da ağırbaşlı kardeşlerimizle buluştuk. Alman medyası ırkçı ayrımcı nefret dolu başlıklarla saldırırken, ziyaretimizin hemen ertesinde yapılan AP seçimi de Avrupa'da yükselen tehdidin güçlü bir sinyalini verdi. Biz artan ırkçılığa vurgu yapıyorduk. Neo nazi cinayetlerine vurgu yapıyorduk. Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları kaygılarımızın ne kadar haklı olduğunu ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha teyit etti. Burada tabi bir şeyi söylemek isterim. Sözde bir Türk. Oradaki bir partinin eş başkanı. Kullandığı ifadeler de çok çirkin. Sen nasıl demokratsın, nasıl hürriyetten bahsedersin. Seni Türkiye Başbakan'ının oraya gelmesi nasıl rahatsız eder. Kusura bakma senin Merkel'e ne kadar saygı duyacağını biz biliriz. Ama biz saygıyı yerinde ifade etmesini de biliriz. Ama önce sen kökenin itiberiyle mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşamazsın. Nerede milletvekili olursan ol önce haddini bileceksin. Sadece eşbaşkanlığını yaptığın bir başka bayan vardı. O da zaman zaman bir çok şeyler konuşurdu. Ama sen yaptığın açıklamalarla Türkiye'nin Başbakanının oraya gitmesinin doğru olmayacağını söylüyorsun. Buna senin gücün yetmez önce haddini bil. 'ŞAKASI YOK BU İŞİN' Bu zat diyor ki Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası burada yapılamaz diyor. Ne diyorsun sen ya. Bir buçuk milyon insan orada oy kullanacak. Yasal çerçevesi neyse o çerçevede yapacak olan kampanyasını yapar. Sen buna engel koyamazsın. Böyle bir yetkin yok. Türkiye'de Almanya için oy kullanacaklar için gelirsin sen de toplantı yaparsın. Mesele farklı. Ama alışacaklar. Şakası yok bu işin. 'BÖYLE BİR GAYRETİN İÇİNE GİRİYORLAR' En son Soma'da uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, iki kadını figüran olarak kullandığını yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük yaşadık. Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başalrını örtüyor. Üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Nedir bu hal? Bununla güya bizim insanımızı farklı gösterecek. Böyle bir gayretin içine giriyorlar. Ama devran değişti. O bu tür bir dezenformasyon suretiyle aleyhte kampanya yapacağını zannederken suç üstü yakalandı. Gezi sırasında 17 Aralık darbe girişiminde bu ve benzer muhabirlerin mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük. Türkiye'nin imajı yalan haberlerle yıpranacak kadar zayıf bir imaj değildir artık. O devir gerilerde kaldı. 'KİMSENİN AZARLAMASINA EYVALLAH DEMEYİZ' Hem bu kürsüde hem de Köln'de söyledim. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye 100 yıl önceki gibi Mondros ile Sevr Lozan ile masanın kenarına iliştirilmiş bir ülke asla değildir. Masanın altından zaman zaman zevkle zaman aman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönem değil. Onlar geçti. Köprünün altından çok sular aktı. Bu ülkede sorunları kaşıyarak etnik köken din mezhep yaşam tarzı farklılıklarını tahrik ederek kimsenin operasyon yapmasına müsamaha göstermeyiz. Kimsenin bu devleti azarlamasına eyvallah demeyiz. '15 GÜNDE 14 ÜLKE DOLAŞTIM' Bazıları AB noktasında ne oldu diyor? Bunu diyen köşe yazarlarına sesleniyorum. Biz iktidara geldiğimizde bir fasıl açılmış mıydı? Türkiye müzakerelere oturacak bir ülke dahi değildi. Biz geldik fellik fellik şu kişi o zaman Başbakan dahi değildi. O zaman genel başkandım. 14 ülke dolaştım 15 günde... Buna ABD de dahil: Sayın Bush'la oturduk bunu konuştuk. Ben bir genel başkan olarak konuştum. Başkan Bush'la görüştüm. O zaman 15 üye ülke vardı. 13 tanesini dolaştım. Hepsini ziyaret ederek süratle müzakerelere oturmak için adımları attık. 'BUNA RAĞMEN BİZ SABIRLIYIZ' Hamdolsun Başbakanlık dönemimde de müzakerelerin başlatılması kararını çıkarttık. 14 fasıl var. Hepsi açılmadı. Çünkü Fransa farklı bir tavır koyuyor, Almanya farklı bir tavır koyuyor. 15 üye iken ortada olan müktesebat farklıydı, 25 üye oldu uygulamalar değişti. Bakıyorsunuz AB'ye alınan üyeler uygun oldukları gerekçesiyle değil bir çoğu siyasi kararla alındı. Bu gerçeği de bilelim. Fakat buna rağmen biz sabırlıyız. Dersimize de iyi çalışıyoruz. Bizim bütün kurumsal yapımız AB müktesebatına uygun olarak oluşturuluyor. Bugün Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı çok net bir şekilde ortadadır. Yükselen ırkçılık İslamofobi'nin hatta anti semitizmin panzehiri Türkiye'dir. 'ÇÜNKÜ BİZE GELECEK FAYDA ORADADIR' Merkez Bankası bağımsızdır o ayrı konu. Ama MB uygulamaları hakkında yorumda bulunmak da bizim hakkımızdır. Türkiye'de faizden doalyı geri dişimizde hesabını kimse bankaya sormaz. Bize sorar. Biz atmosferi balans etmekle görevliyiz. Onun için de bizim düşüncemiz çok açık net. Bu faiz oranı yüksektir. Bu faiz düşmeli ki Türkiye'de reel yatırım artsın. Bir defa biz sıcak parayla bir ülkenin kalkındığına inanan iktidar değiliz. Kimse bizi bununla aldatmasın. Biz reel yatırım için gelene hoş bakar ve atacakları adımlara da her türlü desteği veririz. Çünkü bize gelecek fayda oradadır. Eğer siz yüksek faizle kredi verirseniz benim ülkemdeki özellikle iç sermaye yerli sermaye yatırım yaparken yapamaz. Yatırımı neyle yapacak. Eğer finansın maliyeti ucuzsa onun yatırım şansı vardır. Yüksekse yatırımı yapmak çok zordur. Daha yatırımı bitiremeden çöker. 27 Mayıs'ın 54 yıla yayılan izlerini tek tek sildik. Silmeye de devam ediyoruz. Darbe ve vesayet özleminde olanlar yine var. Ancak Allah'a hamdolsun ki yaptığımız reformlar sayesinde dik duruşumuz sayesinde milli irade hiç olmadığı kadar güç kazanmıştır. 'HESAP SORACAĞIZ' İnşallah bu darbecilerin hesabını soracağız. Paralel yapıdan da hesap soracağız. Eğer bunun hesabını sormaktan kaçınacak olan bir tane arkadaşım çıkarsa bunun hesabını veremezsiniz. Ne halka ne hakka veremezsiniz. 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanının seçilmesi demokrasinin güç kazanmasına vesile olur. Merhum Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anıyor mekanlarının cennet olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. 'İLLEGAL ÖRGÜTLERİN OYUNUNA GELMEYİN' Yarın Ağrı'da vatandaşlarımızla kucaklaşacağız. Seçimlerin tekrarlanacağı il ilçe ve beldelerde 30 Mart'ın daha güçlü bir tekrarını yaşayacağız. Bu arada özellikle yargıyla ilgili Meclis'e gelecek yasamız çok önemli. Şehit yakınlarımızı ve işçi kardeşlerimizle ilgili yasal düzenlemeler yapılıyor. Soma'daki maden işçilerine kömür ocaklarında çalışan kardeşlerime sesleniyorum. Bu CHP'nin bölücü terör örgütü yandaşlarının legal veya illegal örgütlerin oyununa gelmeyin. 'ORADAKİ 301 ŞEHİT BİZİM CANIMIZDIR' Sizi bunlar yalnız bırakır. Bizler bakın yeni düzenlemelerle bir adım atıyoruz. Bunlar nerede kimi acaba sahiplendi? Bunlar sadece tahrik eder. Sizin üzerinizden paye kaparlar. Bu oyuna gelmeyin. Oradaki 301 şehit. Bizim canımızdır. Biz bütün onların ailelerini güvence altına alacak hazırlıklarımızı yaptık yapıyoruz. AFAD'da açtığımız hesap bunun bir adımıdır. Diğer bir çok gelecek vaatler var takipçisiyiz. Bütün bu vaatlerin hepsi birinci derecede şehitlerimize, yaralı kardeşlerimize diğerlerinin bir kısmını da orada çalışan kardeşlerimize vermek suretiyle tüm evlatlarının inşallah geleceğini teminat altına alacak adımı atacağız. haberler.com
'O Banka Batmış Zaten'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda konuştu; Gülen Cemaati'ne yakınlığıyla bilinen Bank Asya için, isim vermeden 'O banka batmış zaten' dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu ve TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer'in ardından konuşmasına başladı. Erdoğan konuşmasının başında 28 Şubat dönemine değindi.'2003-2014 yılları arasında Başbakanlık yıllarımda en önemli gündem maddemiz ekonomiydi. 2001 yılında yaşanan krizi hatırlıyoruz. O büyük kriz büyük sıkışmanın sebebi olarak ortay çıkmıştı. Yıllardır gelen istikrarsızlık kriz enerjisinin birikmesine yol açmış, o enerji açığa çıkarak Türkiye'yi alt üst etmişti. 28 Şubat müdahalesi halkın oylarıyla gelen iktidarı post modern darbe yöntemleriyle görevinden uzaklaştırmıştı. Seçimle gelen hükümet manşetlerle, açıklamalarla, çeşitli ayak oyunlarıyla görevinden uzaklaştırıldı. Seçilene seçildiği süre içinde saygı duymak, sandık zamanı geldiğinde kutlu halk iradesi sandıkta indirir. Bu bedeli ödedik, belirsizlik istikrarsızlık yatırımların önünü kesti.''28 Şubat sonrası süreç hiç kimseye bir şey kazandırmadı. Bunun istisnası azınlık olabilir. 28 Şubat süreci çok küçük azınlığa kazandırmış olabilir. Ama bu süreçte sanayicisinden KOBİ'sine çok ciddi bir kayıp yaşadı.''Ne zaman Türkiye ileri gitse...''Türkiye'de öyle bir döngü inşa edilmiş ki ne zaman işler iyiye gitse o zaman darbe oluyor. O zamanlarda kaos, kriz ortaya çıkmış. Türkiye bunu defalarca yaşadı. Dün idam yıldönümü olan merhum Menderes'in başındaki hükümet ekonomiyi büyütüyor refahın tüm halka yayılmasını sağlıyor. Ancak sonra manşetler atılıyor, ekonomik operasyonlar gerçekleştiriliyor ardından darbeyle devriliyor. 70'lerde aynı şekilde Türkiye ivme yakalayınca sokaklara anarşi geldi, ardından darbe geldi. Merhum Özal'ın başlattığı reform süreci 28 Şubat'ta kesintiye uğradı. İçeride ve dışarıda birileri sadece biz kazanalım dediler. 'Yüksek faizle biz kazanalım' dediler. Görev aldığımız hükümetler bu kısır döngüyü kırmak için çalıştı. Herkes kazanacak dedik. Bizim en önemli hedefimiz Türkiye'nin adaletle birlikte kalkınması oldu. Terk edilmiş, unutulmuş, bölgeler vardı. 780 bin km karelik tamamının ihyası bizim hedefimiz oldu. Başbakanlık döneminde mezralara köylere ulaşan bir başbakandım. 30 büyükşehirle birlikte Türkiye'nin yüzde 75'ine ulaşacak olan Türkiye'de modernleşme daha geniş kitlelere ulaşacak.''Çiftçinin üzerinde çok büyk faiz yükü vardı. Esnafın faiz yükünü azalttık. Sanayiciyi ağır yüklerden kurtarırken işçileri de unutmadık. İşsiz yoksul kesimi de sosyal politikalarımızı da destekledik. Türkiye'de 6 teşvik bölgesi var. TÜSİAD Başkanı Dinçer ile de konuştum. Özellikle 6., 5. 4. bölgelerde yatırım yapmanızı bekliyoruz dedim. Bizim görevimiz ön açmaktır. Bu yol açılmıştır. Buralarda yeter ki yatırım yapalım. Bu bölgelere yapılacak yatırımlar ciddi sıçramayı beraberinde getirecektir. Maliyet girdiler çok çok düşük olacaktır desteklerle birlikte oluşturduğumuz zemin sanayimizde farklı gelişmelere fırsat verecektir.''Türkiye ekonomisi 2003-2013 arasında yüzde 5 oranında büyüme kaydetti. Bu sene yüzde 3 gibi büyüme öngörülüyor. Bugün İstanbul sermayesi kazanırken Anadolu'nun kaybettiği değil, herkesin kazandığı bir ülke var.''Bir bankamızın yönetim kurulu başkanı bir ifade kullanıyor: Neymiş, elde edilen başarılara gölge düşmüş. Türkiye'nin itibarı zedelenmiş, hukuk sistemi sorgulanmaya başlamış. Bu bankayı inceleme yaptırdım. Mevduatları 8 kat aktifleri 6 kat büyümüş. Kusura bakmayın, yan gelip yatan bir cumhurbaşkanı yok. Nerede yanlış var bunu incelettirmek zorundayız. Bu ülke hepimizin. Kastedilen nedir?''Bakın Gezi Olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimi... Bu çirkin olaylar karşısında dimdik durduğumuz için son 10 yıldır karlarına kar katanlar eleştiriyor. Ağaç, dediler, çevre dediler günlerce sokakları işgal ettiler. Biz 700 milyon ağaç diktik. Fidan olarak 2 milyar 300 milyon.''Eski Türkiye artık açılmamak üzere kapandı'17-25 Aralık darbe girişimi aynı zamanda eski Türkiye'yi diriltme girişimidir. İstedikleri zaman 24 saat içerisinde hükümeti götürürüz, yenisini getiririz mantığı. Faiz lobileri adeta ellerini ovuştururdu. Bütün dert bu. Eski Türkiye artık açılmamak üzere kapanmıştır.''Görevdeyim, kayıtlara geçiyor. Dönemin başbakanı… Ben görevdeyim ya. Bunları ses kayıtları tabii her şey var. Bunlar hayata geçseydi ne olacaktı? Bunlara kol kanat germeye çalışanlar oldu. Türkiye’nin uluslararası itibarı zedelendi diyorlar. ABD, Avrupa medyasında üç tane yalan haber çıktı diye bu ülkenin itibarı zedelenmez. Adana’da paralel yapının uşakları MİT tırlarını çevirdiğinde amaç Türkiye’yi teröre destek veren ülke olarak zedelemekti.''Birileri işadamı kisvesi altında bunlara destek veriyor''Hacı Bayram’dan çıkarken çekilmiş resmimiz, New York Times, IŞİD’in yatağı burası diyor. Böyle bir anlayış, mantık, dezenformasyona karşı biz Türkiye’de hep birlikte tavır almamız gerekmez mi? Onlar meşreplerinin gereğini yapacak. Ama bu kervan yürümeye devam edecek. İçeriden ihanet şebekelerine rağmen, paralel manşet atanlara rağmen devam edecek. Birileri de çıkıyor iş adamı kisvesi altında bunlara destek veriyor.''Kredi derecelendirme kuruluşlarından iki tanesi, verdikleri nota bak, bunların haline güler misin ağlar mısın? Afedersin hangi ölçüleri baz alarak bu notları veriyor. Batan ülkelerin notunu 6 derece birden yükseltiyor. Türkiye gibi ekonomisi büyümeye devam eden bir ülkeye ki Avrupa’da böyle bir ülke yok. En fazla Almanya. Biz 2 gibi bir oranda büyüme kaydediyoruz. Burada art niyet var. Siyaseten deviremedik, ne yapalım de ekonomik olarak devirelim… Standart and Poor’s daha önce böyle bir çıkış yapınca, Siyasi karar veriyorsunuz’ dedim. Aynı şeyi bunlar yapıyor. Bu siyasidir.'TÜSİAD'a teşekkür'Her türlü algı operasyonunun, darbe girişiminin karşısında dimdik durduk ve durmaya da devam edeceğiz. Kaybolan itibar derecelendirme kuruluşlarının itibarı, bizim değil. Hukuk sistemi adalet dağıtmıyorsa orada yatırım da olmaz istikrar da olmaz, küresel sermaye de Türkiye’ye gelmez. Önce hukuk sisteminin güvenilir olduğunu görmesi lazım. Ama bakıyoruz buraya sızmış paralel uzantılara karşı bugün ilk defa kararlı bir ses duyuyorum, teşekkür ediyorum. Dün bizi hançerlemek istediler, ellerine fırsat geçerse yarın da sizi hançerlemek isterler. Bunlar doyumsuz. Yarın bir gün gelir bu yapı kendisini destekleyenleri de vurur.''O banka batmış zaten''Bir bankanın batırılması için çalışılıyor deniliyor. O banka batmış zaten. Taşıma suyla ayakta durmaya çalışılıyor. 26 batık bankanın olduğu dönemden biz farklı bir finans dünyasını devraldık.''Elbette iş dünyası sosyal meselelerle de ilgilenecek. Sizlerden dinlediklerimi Sayın Başbakan ile paylaşacağım. Yapıcı eleştirileri dinler dikkate alırız. Ama Gezi olaylarına destek olmak, milli iradeye karşı cephe almaktır. Türkiye’ye yönelik algı operasyonlarının taşıyıcılığını yapanlar var. Kardeşlikle bugüne kadar birlikte kazandık, bundan sonra da kazanmaya devam edeceğiz.''Başörtü yasağını, eğitimde katsayıyı, darbeleri savunanlar bugün çıkmış bunlara karşı çıkıyor. Sen başörtülüsün gelme, başı açıksın gel. Bu kutuplaşma değil mi? Gezi olaylarının ve paralel yapının arkasında durup destek verenleri de çok iyi biliyoruz. Algı operasyonlarının arkasında kimlerin olduğunu da çok iyi biliyoruz, kimlerin desteklediğini biliyoruz, hepsi mahcup oldular ve olmaya da devam edecekler. Biz özgüven içinde olacağız. 12 yıl içinde Türkiye neleri başardı, geleceğe de aynen böyle devam edeceğiz. Enerjimizi kutuplaşmaya kamplaşmaya gerilime değil. Yeni Türkiye’ye harcayacağız. Çözüm sürecini daha ileri seviyelere taşıyarak, ekonomiyi daha da güçlendirerek 2023 hedeflerine ulaşacağız. Her şey hayalle başlar. Hayali olmayanın hedefi de olmaz. Ya bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız ama asla umutsuz olmayacağız. Biz önce inanalım.''Yumrukları sıkma değil tokalaşma zamanı''Güneydoğu’ya yapılacak yatırımlar çözüm süreci bakımından da önemlidir. Çünkü terör noktasında istismar edilen birinci derecede fakirliktir. İdeolojik bir yapı da istismar ediliyor. Bir buçuk yıldır kepenkler inmiyor. Yasal düzenleme de yapıldı. Bundan sonraki süreci de ona göre getirmek terörün yerine barışı getirecektir.''İnanıyorum ki Türkiye için beraber mücadele veriyoruz. 10 Ağustos akşamı ifade ettim. Eski kırgınlıkları muhafaza etmenin hiçbir faydası olmaz. Sadece hükümetin bu hassasiyeti taşıması yetmez. Bütün siyasi partiler ve STK'ların bu hassasiyeti taşımaları gerekir. Zaman yumrukları sıkma değil tokalaşma zamanıdır. İnsan hak ve özgürlüklerin geliştirerek, yasaklamaları kısıtlamaları bırakarak kardeşlik hukuku içinde yaşama zamanıdır. Kurulan tuzakları fark edip yeni Türkiye vizyonunu paylaşalım. Aynı geleceği inşa edeceğiz. Bunu da hep birlikte başaracağız. TÜSİAD'ın yeni yönetim kurulu ve başkanıyla Yeni Türkiye vizyonuna hep birlikte katkı vereceğiz.''Al Jazeera
'Şüphe Taşımaktansa Liderlik Makamını Terk Ederim'
Başbakan Davutoğlu, 'Doğrusu Kılıçdaroğlu'nun yerinde olmayı istemezdim. Şüphe taşımaktansa liderlik makamını terk ederim' dedi.Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'İlk ahde ve son hesaba bağlı kaldığımız içindir ki herkesin kriz beklediği, herkesin bunalım beklediği dönemde biz sadece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde değil, bütün tarihimizde ilk defa bir cumhurbaşkanının onurla bir başka cumhurbaşkanına devir teslim yaptığı o büyük töreni gerçekleştirdik.' dedi.'Doğrusu ben Kılıçdaroğlu'nun yerinde olmayı istemezdim' diyen Davutoğlu, 'Acaba kongreye gittiğinde veya gördüğü her delegede 'bu bana imza verdi de sonra oy vermedi mi' diye bir şüphe taşımaktansa liderlik makamını terk ederim.' şeklinde konuştu.Davutoğlu, 'Onların Cumhurbaşkanımıza ve cumhurbaşkanı seçimine yaptıkları saygısızlık aslında vatandaşımıza, seçim sandığına, demokrasiye yapılan bir saygısızlıktır. Bu saygısızlığı yapanlara haddini bildiririz ama o saygısızlık üzerinden hiçbir başka partiliyi, mensubunu ve oy verenini dışlamayız.' dedi.'Lise öğrencileri sizden daha özgür karar veriyorlar'Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti: '(Kamuya bu girerse kamuda ihtilaf çıkar diyenler), kamuya girdi başörtü, memurlarımız başı açık, başı örtülü yanyana çalışıyor, hiçbir ihtilaf çıkmadı. 'Meclis'e girerse olay olur' diyenler, hani 'dışarı dışarı' diye bağıran zihniyetin bugünkü uzantıları, Meclis'te de başörtülü kardeşlerimiz, başı açık kardeşlerimizle onurlu bir şekilde milletimizi temsil etmeye devam ediyor. Neden biliyor musunuz? İhtilaf bizim milletimizin arasında değil, fitne bizim milletimizin arasında değil. İhtifal ve fitne bu zihniyetin kafasında.Bu milletin lise öğrencisi dahi artık sizden daha özgür kararlar veriyorlar. Sizin gibi 'tıpış tıpış gidip oy kullanacaksınız' demiyor lise öğrencisi.'Çözüm süreci Çözüm süreci ile kamu düzeninin birbirine alternatif olmadığını söyleyen Davutoğlu, 'İlk çözüm süreci toplantısında İçişleri Bakanımıza, güvenlik birimlerimize de bu talimatı verdim: Kim çözüm sürecini bahane ederek ya da istismar ederek Türkiye'de kamu düzeni ile ilgili olarak bir şüphe uyandırmaya kalkarsa devletin güçlü eli onun üzerinde olacak.' diye konuştu. Suriye'den Türkiye'ye sığınan Kürtler Davutoğlu, 'Son günlerde Suruç'ta provokasyon yapanlara da buradan seslenmek istiyorum; daha önce Suriye'den gelen Arap ve Türkmen kardeşlerimiz akın akın geldiklerinde 'Niye kapıyı açıyorsunuz' diyenlerin şimdi orada gösteri yapmaya hakları yoktur.' dedi. Başbakan Davutoğlu, Suriye'den Türkiye'ye sığınan Kürtlerin sayısının 160 bin 335'e ulaştığını belirterek, 'Askerimize taş atan o milletvekiline sesleniyorum, biz sizlere gül atmaya devam edeceğiz, gerekirse muhabbet göstermeye ama o attığınız taşlar aslında bu milletin vicdanına en çok da Türkiye'deki Kürt kökenli vatandaşlarımızın vicdanına atılmış taşlardır' ifadelerini kullandı.AA
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Önceki gün Küçükçekmece’deki Garip Dede Türbesi’nde bir Alevi dedesi ile görüştüm.Çocuğunu ilk gün okula yollamış. Din dersinde hoca sınıfa girer girmez, “ İyi günler öğretmenim ” diyen çocukların sözünü düzeltmiş:Bundan böyle “ Hayırlı günler ” demelerini tembihlemiş.Sonra da Sübhaneke duasını öğretmeye girişmiş.“İlk derse girdi ama bundan sonra hiçbir din dersine girmeyecek” dedi dede…Kişisel bir tasarruf mu?Değil, kitlesel bir karar bu…Aleviler, Sünnilik eğitimine karşı demokratik mücadeleye hazırlanıyor.“Bedeli ne olursa olsun ”, dayatmaya direnecek, zorunlu din derslerine girmeyecekler.
'AKP Bölücülüğü İlkokullara Kadar İndirdi'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 9 yaşındaki kız çocuklarının başörtü takmasını kıyafet özgürlüğü olarak sunulmasının 'gülünç' olduğunu söyledi.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , ortaöğretimde türban kararı için, “Türkiye’yi hayatın neşesine düşman, çocuk cıvıltısına düşman, IŞİD zihniyetine teslim etmemek 76 milyonun, özellikle kız çocuk annelerinin ortak sorumluluğu” diye konuştu.Hürriyet’ten Şükrü Küçükşahin 'in haberine göre, CHP lideri Kılıçdaroğlu, TBMM'ye gelecek tezkerenin içeriğine bakacaklarını belirterek, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sıcak savaş unsuru olmasını istemediklerini dile getirdi.'Vapurdan inen kadınların kıyafetinden rahatsız olan...'Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “AKP’nin ‘Yeni Türkiye’si sadece 81 yılık Cumhuriyet geleneğine değil asıl olarak bin yıllık Anadolu İslam birikimine ve kadim tasavvuf geleneğine karşı bir anlayışı barındırıyor. Bu anlayışın içinde Hoca Ahmed Yesevi yok, Mevlana yok, Yunus Emre yok. Hatta bu anlayış birçok dini ve kültürü hoşgörüyle bir arada yaşatmayı becerebilmiş Selçuklu ve Osmanlı’dan da olabildiğince uzak bir anlayıştır.Yunus Emre’ye ‘Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü, Yaratılmışı hoş gördük Yaratandan ötürü’ dedirten bakış açısıyla, Dolmabahçe’deki ofisinde oturup, vapurdan inen kadınların kıyafetinden rahatsız olan veya 14 yaşında hayatını kaybetmiş Berkin Elvan ’ı yuhalatan zihniyetin aynı medeniyet havuzundan beslendiğini iddia edemeyiz.'IŞİD peygamberin emaneti kutsal türbeleri de yıkıyor'Bu dini anlayışın bu toprağın ürünü olmadığını yani yerli olmadığını söylemek zorundayız. Bu ithal dini kavrayışı, Anadolu topraklarının engin hoşgörüsünden nasiplenmek yerine IŞİD gibi insanlık düşmanı örgütlerle fikri akrabalıkla bağlı görüyorum. IŞİD sadece insana zulüm yapmıyor, peygamber emaneti kutsal mekanları da türbeleri de yakıp yıkıyor. Aslında İslam’ın estetiğine, insanlığın değerlerine ve hayatın neşesine düşmanlık ediyor. Dinden estetiği, sanatı soyutlamak da dinden ahlakı soyutlamak da dini din olmaktan çıkarır.Türkiye’de yapılmak istenen budur. Yalanı, hırsızlığı, yolsuzluğu, kul hakkı yemeyi, yetim hakkı yemeyi yani her türlü ahlaksızlığı dindarlık kisvesiyle meşrulaştırma bu toprakların üzerinde birlikte yeşerttiğimiz bin yıllık değerlere savaş açmak demektir.Türkiye’yi bütün dünyada yasaklarla, insan hakları ihlalleriyle anılır bir ülke haline getirenler, 9 yaşındaki kız çocuklarının başörtüsü takmasını kıyafet özgürlüğü meselesi gibi sunuyorlar. Bu gülünçtür. Kimse kusura bakmasın bir televizyon spikerinin bile kıyafetine karışan bir anlayış kıyafet özgürlüğünden bahsedemez. Böyle bir zihniyete sahip olacaksın, sonra gelip kıyafet özgürlüğü diyeceksin. Bu kadar büyük bir riyakârlığı kimse kabul edemez.'Ayrımcılığı, bölücülüğü ilkokullara kadar indiren AKP zihniyeti'Bu ülkede başörtüsü özgürlüğünün yolunu açan parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir. CHP’yi başörtüsü düşmanı gibi gösteren kesimleri ahlaklı ve samimi bulmadığımı açıkça ifade ediyorum. Ayrımcılığı, bölücülüğü, ötekileştirmeyi ilkokullara kadar indiren AKP zihniyetiyle mücadele etmek Türkiye’nin ortak sorumluluğudur.”'Tezkerenin içeriğine bakacağız'CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu Mengen’de de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın IŞİD’e karşı kara harekâtı düzenlenmesi yönündeki açıklamalarına karşı, “Tezkerenin içeriğine bakacağız. Biz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başka bir ülkenin topraklarına girmesini istemiyoruz. Sıcak savaşın bir unsuru olmasını istemiyoruz. Bu düşüncemizi defalarca dile getirdik” dedi.Kılıçdaroğlu, türban konusunda da, “Ben özellikle bu kararı alan Milli Eğitim Bakanı’ndan şunu isterim: Osmanlı’nın hangi gerekçeyle battığını, hangi gerekçeyle yok olduğunu biliyor musun acaba? Osmanlı’nın son döneminde okullar nasıl oldu, hangi eğitimler veriliyordu? El alem uzaya araç gönderiyor, adını ne koyuyor? Merak. Orada ne var acaba diye merak ediyorlar. Biz ne yapıyoruz, çocuğun merakını öldürüyoruz. Çocuk bir şey sormasın, sorgulamasın. Bunu yapmak için farklı bir eğitim modeli getiriyoruz. Yazık günahtır bu ülkeye. Bu ülke katma değeri yüksek bir ürün üretecekse, bunu bilimle üretecek. Eğer bilimi dışlarsanız, bu çocuklar gelecek Türkiye’yi nasıl kuracaklar” diye konuştu.T24
Katar Boş Statları Doldurmak İçin 'Sahte Taraftar' Kiralıyor
Kimi göçmenlere, 'Katarlı gibi gözükmeleri' için beyaz cüppe giymeleri ve başörtü takmalarının da söylendiKatarlı yetkililer, ülkede bulunan göçmenlere, statları doldurmaları için maçları izlemeleri karşılığında saatlik bir dolar verildiğini açıkladı.Associated Press’in haberine göre, “sahte taraftarlar” tüm gün statta oturmaları, ‘eğlenmeleri’, alkış tutmaları ve tezahürat yapmaları karşılığında ise sekiz dolar alıyor. Statlarda kablosuz internet bağlantısı bulunması da “işin çekici özelliklerinden biri” olarak nitelendiriliyor.Kimi göçmenlere, “Katarlı gibi gözükmeleri” için beyaz cüppe giymeleri ve başörtü takmalarının da söylendiği belirtilirken, sporcuların bu durumu yadırgadığı ifade ediliyor. İzleyicilerin bir kısmı da “sahte taraftarlar” nedeniyle maçlara gitmekten vazgeçtiğini söylüyor. Ghana’dan Katar’a göçen ve stadyumlara sıklıkla giden işçi Adu, “Kalabalık içinde olmak, dans etmek ve bağırmak… Oradayım ve bunun için para almak benim için bir artı” dedi.Yetkililer, 2022’de Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak ülkede stadyumların dolu gözükmesinin bir avantaj olduğunu belirtti.T24
Termik Santrale Karşı Kadınlardan 'Beyaz Çember' Hareketi
Samsun'un Terme ilçesinde kurulmak istenen termik santrale en büyük tepki köylü kadınlardan geldi. Kadınlar termik santrale tepkilerini bölgede 'çember' olarak adlandırılan beyaz başörtü örterek gösteriyor.Samsun'un Terme ilçesinde kurulmak istenen termik santrale en büyük tepki köylü kadınlardan geldi. Kadınlar termik santrale tepkilerini bölgede 'çember' olarak adlandırılan beyaz başörtü örterek gösteriyor. Kadınlar beyaz başörtünün kirli enerjiye karşı temiz çevreyi simgelediğini söyledi. Köylü kadınlar yaptıkları bu simgesel tepkiye ise 'Beyaz çember hareketi' adını verdi.Samsun’un Terme ilçesi Kozluk mevkisinde özel bir firma tarafından ithal kömürle çalışacak 680 megavatlık termik santral kurulması için yasal girişimlerin başlamasına tepki gösteren köylü kadınlar, 'Beyaz çember hareketi' başlattı. Bölgede 'çember' adı verilen başörtülerini beyaz renkte örten köylü kadınlar, santral kurulmaması için bir yandan da Terme Çevre Platformu tarafından yapılan etkinliklere katılıyor. İlçe sakinlerini bu konuda duyarlı olmaları için bilgilendiriyor. Santral kurulmasını istemeyen kadınlar, termik santralin kirli enerji üretimine karşı temiz çevreyi beyaz başörtüleriyle simgelediklerini dile getirdi. Santral karşıtı köylü kadınlar bu tepkilerini yansıtmak için günlük hayatlarında da beyaz başörtü kullanıyor.'BEYAZ TEMİZLİĞİN SİMGESİ'62 yaşındaki Huriye Köse çocuklarına ve torunlarına temiz bir doğa bırakmak için mücadele ettiklerini belirterek, 'Beyaz bizim için temizliğin simgesi. Temiz çevre istediğimiz için de beyaz çember hareketini başlattık. Gücümüzü birleştirdik. Kesinlikle santral kurulmasını istemiyoruz. Köylerde bütün kadınlar beyaz başörtü örtüyor. Bu beyaz başörtüler bize ninelerimizden kaldı torunlarımıza da bu beyaz haliyle bırakmak istiyoruz' dedi.'KİRLİ ENERJİYE KARŞIYIZ'30 yaşındaki Zehra Karakaş, sadece Terme’de değil bütün Karadeniz ve Türkiye’de kirli enerjiye karşı olduğunu söyleyerek, 'Kimse savunamaz ki termik santral bir tek enerji üretim yöntemi diye. Yenilenebilir enerji kaynakları var. Ben insanların uyanmasını istiyorum. Bu topraklar, hava bizim. Bu beyaz çemberi takıyoruz çünkü bu temizliğin simgesidir, kirlenmemiştir. Onun için biz bu termikle kararmaya karşıyız' diye konuştu.'SANTRAL MÜCADELESİNİ KAZANANA KADAR DEVAM EDECEK'Terme Çevre Platformu Başkanı Zekai Altunpala ise 73 bin nüfuslu ilçede vatandaşların ağırlıklı gelir kaynağı fındık ve pirinç üretimi oluşturduğunu ifade ederek, termik santral haberine en çok köylerde yaşayan kadınların tepki gösterdiğini söyledi. Altunpala şunları anlattı:'Geçtiğimiz Ağustos ayında termik santral için yapılan İlk ÇED toplantısının ardından bölgedeki kadınlar kendi aralarında örgütlenip beyaz çember hareketini başlattı. Termik santrale karşı bir direniş simgesi yaptılar. Santral mücadelesini kazanana kadar başlarına beyaz çember örtmeye devam edecekler.' DHA
Araştırma Sonuçlarının Ortaya Çıkardığı 12 Çarpıcı Türkiye Gerçeği
Ipsos KGM Araştırma Şirketi’nin her iki yılda bir yaptığı ‘Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’ araştırmasına göre Türkiye’de 10 kişiden altısı medya ve internete sansür uygulanabileceğini düşünüyor.Posta’nın ‘İşte Yurdum İnsanı’ başlığıyla manşetine taşıdığı araştırmaya Türkiye’nin yedi bölgesinden 14 yaş üstü 15 bin 953 kişi katıldı. Katılımcıların yüzde 49.2’si erkekken, yüzde 50.8’iyse kadın.
'Türkiye'de Silahlar Kıyamete Kadar Susacak'
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, çözüm sürecine ilişkin, 'İnşallah Türkiye'de silahlar kıyamete kadar susacak, silahlar toprağa gömülecek' dedi.Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Atatürk Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti Mardin İl Kongresinde, Mardin'in farklı kültür ve medeniyetleri bünyesinde barındıran ender bir şehir, aynı zamanda bilim, kültür ve ticaret kenti olduğunu söyledi.Mardin'i, geçmişteki ihtişamlı hali gibi ilim, sanat ve irfan merkezi kılmanın gayreti içinde olduklarını aktaran Kurtulmuş, AK Parti İktidarı sırasında çok önemli işlerin yapıldığını vurguladı.'Bu iktidar sırasında Türkiye'de gerçekten maddi zenginlikler sağlandı' diyen Kurtulmuş, hava ve karayolu ulaşımı ile sağlık ve eğitim gibi birçok alanda önemli hizmetlerin yapıldığını ifade etti.'Devletin sürgün yeri olarak görüldü'Kurtulmuş, AK Parti iktidarlarının 12 yıl boyunca yaptığı en önemli hizmetin zihniyet değişikliği sağlamak olduğuna değinerek, şöyle devam etti:'Devletin zihniyetini değiştirmek, affedersiniz deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Köyler yakıldı, insanlara dışkılar yedirildi, işkenceler yapıldı. İnsanların anadillerine, kültürlerine, başörtülerine, dinlerine, mezheplerine hor bakıldı. İnsanlar maalesef devletin demir yumruğu altında ezildiler, horlandılar, ikinci ve üçüncü sınıf vatandaş haline getirildiler. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri devletin sürgün yeri olarak görüldü, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin halkı devletin ikinci sınıf vatandaşı olarak görüldü.'Geçmiş yıllarda Kürtçe, Zazaca veya Arapça'dan başka lisan bilmeyenlerin, mahkemelerde sanık veya tanık olarak konuştuklarında hakimin, bunu 'Anlaşılamayan bir dil' olduğunu belirttiğini dile getiren Kurtulmuş, şunları söyledi:'Devlet, vatandaşın diline sağırdı. Bırakın mahkemeyi, televizyonlarda Kürtçe ve Arapça türkülerin söylenmesi yasaktı. İbrahim Tatlıses, bırakın TRT'yi özel televizyonlarda bile birkaç sene öncesine kadar Kürtçe şarkılar söyleyemiyordu. Şimdi Allah'a çok şükür, Cumhurbaşkanımız Başbakanken Diyarbakır meydanında Şivan Perver ile Tatlıses bir araya geldi. 100 binlerce kişinin katılımı ile Başbakanımızın ve devlet erkanının önünde Kürtçe, Arapça ve Türkçe şarkılar söylediler. Kıyamet mi koptu ?'Kurtulmuş, Türkiye'de başörtü zulmünün yıllarca yaşandığına dikkati çekerek, devletin vatandaşın başörtüsünü görmezden geldiğini, hatta müsaade etmediğini vurguladı.Çok sayıda genç kızın ağlayarak gelecek hayallerini üniversite kapısının önünde gömdüğünü belirten Kurtulmuş, '28 Şubat'tan sonra seçilmiş bir milletvekili başörtüsü olduğu için Meclisten dışarı atıldı, yemin bile ettirilmedi, milletvekilliğine müsaade edilmedi' ifadesini kullandı.Kurtulmuş, Mecliste 6 başörtülü milletvekilinin bulunduğunu, artık üniversite ve okullarda başörtülülerin öğretmenlik ve memurluk yapabildiğini aktararak, şöyle konuştu:'Allah aşkına laiklik elden mi gidiyor ? Vatan mı bölünüyor ? Hiçbirşey olmuyor. 'Bunlar laiklik elden gidiyor' diyorlardı ama esasında laiklik değil, beylerin kurdukları düzen elden gidiyor. Onun için korkuyorlardı.Midyat'taki Mor Gabriel Manastırı'nın mal varlıkları iade edilmeye başlandı. Mor Gabriel'in de Deyrulzafaran Manastırı'nın da bağlısı olan insanlar kendi manastırlarının mal varlıklarına insan haklarının gereği olarak sahip olmaya başladılar ve olmaya devam edecekler.''Millet egemenliğinden başka hiçbir egemenliği kabul etmiyoruz'Eski Türkiye'nin vatandaşların farklılıklarından korkan bir ülke olduğuna işaret ederek Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:'Başörtülünün başörtüsünden, Kürt'ün, Arap'ın ve Zazanın konuştuğu anadilinden korkar, gayrimüslim yurttaşının dininden korkardı. Şimdi yeni Türkiye'de devlet-millet kaynaşmasını sağlıyoruz. Asıl olan devlet değil, millettir. Onun için milletteki bütün farklılıkları benimsiyor, bütün farklılıklarını zengin olarak görüyor ve bunları zenginleştirmeyi yeni Türkiye'nin hedefi olarak kabul ediyoruz. Onun için millet egemenliğinden başka hiçbir egemenliği kabul etmiyoruz. Milletten başka hiçbir güce eyvallah etmiyoruz.''Çözüm sürecinden vazgeçmek yok'Kurtulmuş, bu yıl yapılacak genel seçimlerden sonra çözüm sürecine şimdi olduğu gibi bütün güçle devam edileceğini söyledi.Herkesin birinci sınıf ve özgür şekilde yeni Türkiye'nin bir yurttaşı olarak yoluna devam edeceğini belirten Kurtulmuş, 'İnşallah Türkiye'de silahlar kıyamete kadar susacak, silahlar toprağa gömülecek' diye konuştu.Kurtulmuş, 35 yılda 35 bin kişinin yaşamını yitirdiğini, 7 bin güvenlik personelinin şehit düştüğünü ve 1,2 trilyon dolarlık maddi kayıp oluştuğunu dile getiren Kurtulmuş, yaşanan olayların Türkiye'de büyük kayba yol açtığını belirtti.Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, her türlü provokasyona rağmen Türkiye'nin çözüm sürecini nihayete erdireceğine, barışı sonuna kadar sağlayacağına dikkati çekerek, 'Bunu istemeyenler de 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi her türlü provokasyonu ortaya koyacak. Bu provokasyonlara karşı uyanık olacağız. Geriye gidiş yok, çözüm sürecinden vazgeçmek yok. Türkiye'yi daha ileriye götüreceğiz ve bu gönüllü kardeşliği sonuna kadar Allah'ın izniyle hep beraber sağlayacağız'' değerlendirmesinde bulundu.Çözüm sürecinin sadece Türkiye değil, bütün bölge için çok büyük önem taşıdığını ifade eden Kurtulmuş, 'Çözüm süreci bütün bölge halkları için umut olacak. Mısır,Suriye, Irak, Yemen, Libya ve bütün geniş coğrafyamızla ilgi bir süreçtir. İnşallah da başarılı olacak ve sizlerin gayretleri ile nihayete erecek. Türkiye barış, huzur ve kardeşlik ülkesi olacak' dedi.Halil İbrahim Sincar - Hasan Namlı, AA